İnsanlık var oluşundan bu yana daima kendini anlatma çabası içerisinde olmuştur. Bu kendini anlatma çabası insanlık için o kadar büyük bir gereksinimdir ki iletişim ismini verdiğimiz olgunun, teknolojik pazarının durumunu göz önünde bulundurduğumuzda kendini anlatma tutkusunun büyüklüğünü daha iyi anlayabiliyoruz. Fikirlerimizi diğer insanlara anlatmak, insanların hayata karşı kendi penceremizden bakmasını sağlamak olağan üstü bir güçtür. İlk bakışta, fikirler insanların mantığına hitap ettiğinde etkili olmaktadırlar diyebiliriz. Fakat insanlar için mantığın yanı sıra duyguların da ne kadar önemli olduğu göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. İnsanlar aynı duyguları yaşadıklarına inandıkları kişilere kendilerini daha yakın hissederler. Bu sebeple insanların hem mantığına hem de duygularına ulaşabilmek iletişimin daha sağlam, daha kalıcı olmasını sağlar. İşte burada sanat, insanların kendilerini anlatma yolunda diğer iletişim yöntemlerinden ayrılmaktadır. Çünkü sanat sayesinde insanları düşündürürken aynı zamanda hissetmelerini de sağlayabilirsiniz.
Sanat için yeteneğin gerekliliğini kabul etmeliyiz, çok
çalışmanın faydasını ise kimse inkar edemez fakat tarihe de baktığımızda
insanların özüne ulaşan, yıllardır değerini kaybetmemiş eserlerin barındırdığı
sihir, sanatçının eserinde sahne bulan samimiyetidir. Çünkü insanların
duygularına hitap edebilmek öncelikle samimiyet işidir.